Kategori: KB Yaklaşımı
Dünya’da Kimlikli Bebekler Yaklaşımı Amerika’da (Taus, 1987; Derman-Sparks ve ekibi, 1998), İngiltere’de (Brown, 1988; 2001; 2008; 2009), Avustralya’da (MacNaughton, 1997; 1999; 2000; 2001; 2007) ve bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle Danimarka (Brown, Haris, Egedal ve Van Keulen 1998), Almanya (Brown ve ekibi, 1998), Hollanda (Brown ve ekibi, 1998) ve İzlanda’da (Ragnarsdottir, 2002) Güney Afrika’da olduğu kadar (Smith, 2006; Buchanan, 2007; Brown, 2008) kullanılmaktadır.
Referans: Aktan Acar, E. ve H. Çetin, “Kimlikli bebeklerle Farklılıklarda Buluşmak: Erken Çocuklukta Başlayan Bir Düş,” Erken Çocukluk Eğitimi Mozaiği, Büyük Düşünceler/Fikirler, Modeller ve Yaklaşımlar, E. Aktan Acar (eds: 2017), Nobel Akademik Yayıncılık, 285-306 (ISBN 978-605-320-594-4).
Almanya
Güney Afrika
Hindistan
İngiltere
Yunanistan
Farklılıklara Saygı Eğitim Hareketi ilk kez 1950’lerde görülmeye başlansa da, bu eğitim hareketinin gelişimi, farklı ırklara, etnik gruplara karşı daha duyarlı davranmaya odaklanılan 1970’lere rastlamaktadır. Bu yaklaşımın bir eğitim programı olarak yazılı hale getirilmesi ise, 1989’da Derman-Sparks ve ABC Task Force iş birliği ile gerçekleşmiştir. Derman-Sparks ve ABC Task Force’un tanımına göre Farklılıklara Saygı Eğitim Programı ön yargıları, ayrımcılıkları ve bütün “izm” leri hedef alan aktif ve/veya aktivist bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre her bireyin baskıyı sürdüren kurumsal davranışlara (ırkçılık, cinsel ayrımcılık, sosyo-kültürel ayrımcılık vb.) karşı bir duruş sergilemesi gerekmektedir (Derman-Sparks ve ABC Task Force, 1989).
Farklılıklara Saygı Eğitim Programı Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Almanya, İngiltere gibi çok uluslu ve çok kültürlü ülkelerde okul öncesi eğitim sınıflarında uygulanmakta ve 21. yüzyılın programı olarak adlandırılmaktadır. Kültürel, sosyo-ekonomik, fiziksel yeterlilik farklılıklarının belirginleştiği son dönemlerde, farklılıklara duyarlı ve hoşgörülü olmak önem kazanmıştır. Toplumsal dinamiklerin bir arada barış içinde varlığını sürdürmesi ve insanların huzur içinde yaşaması, bu bilincin okul öncesi dönemden itibaren sağlanması ile mümkündür (Üner, 2011).
1980’li yıllarda farklı kültürlerden ve etnik gruplardan gelen çocuklardan oluşan sınıfında çok fazla materyal ve kaynağı olmayan Kay Taus, sınıfındaki farklılıkları çocuklara tanıtmak, onları bu farklılıklarla zenginleştirmek ve saygı duymalarını sağlamak amacıyla karton bebekler yapmıştır. Bu bebekler, fiziksel özellikleri bakımından birbirlerinden son derece farklı olup, sınıftaki değişik kültürlerden gelen çocukları temsil edecek şekilde hazırlanmıştır. Taus daha sonra karton yerine bez bebekler yaparak, bebeklere giysiler dikmiş; ardından da onlara hikâyeler yazarak çocuklarla bu hikâyeleri paylaşmıştır.
Kay Taus’un ardından 1989 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Louise Derman-Sparks ve ekibi ayrımcılığın yoğun olarak yaşandığı toplumlarda yetişen çocukların ihtiyaçlarını belirleyerek özellikle öğretmenlerin bu konuda harekete geçmelerini sağlamıştır. Derman-Sparks, Kimlikli Bebekler’i, ırkçılık gibi ön yargının tüm diğer formlarıyla baş etmede etkili bir araç olarak tanımlamıştır (Divrengi ve Aktan, 2010).
Profesyonel olarak Kimlikli Bebekler Eğitimi veren ve ön yargı konusunda uzmanlaşmış olan Babette Brown ise ilk defa 2000 senesinde, Danimarkalı ve Finlandiyalı iki meslektaşı ile birlikte ortak olarak yürüttüğü Avrupa Birliği Comenius Projesi’yle bebekleri İngiltere’ye getirmiş; ardından Almanya başta olmak üzere Avusturya, İzlanda gibi farklı Avrupa ülkelerinde eğitim vermeye başlamıştır (Divrengi ve Aktan, 2010). Babette Brown’ın ön yargı, ayrımcılık ve Kimlikli Bebekler Yaklaşımı üzerine yazmış olduğu kitapları mevcuttur.
Kimlikli Bebekler Yaklaşımı, 2003 yılında Güney Afrika ile tanışmıştır. Nüfusun %12’sinden fazlasının HIV virüsü taşıdığı Güney Afrika’da HIV’nin yanı sıra fakirlik ve suç oranının yüksek olması, ön yargıya karşı eğitim programlarına olan ihtiyacı artırmıştır. 2003 yılından itibaren Kimlikli Bebekler Yaklaşımı başta okul öncesi eğitim kurumlarında olmak üzere, üniversitelerde, kolejlerde, psikolojik danışmanlık merkezlerinde ve erken çocukluk eğitimi ile ilgilenen tüm organizasyonlarda ön yargıya yönelik bir eğitim programı olarak kullanılmaya başlanmıştır. AIDS ve HIV’le bağlantılı olarak farklı gruplarla çalışan hemşireler ve psikolojik danışmanlar, Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’ndan faydalanan gruplar arasında yer almıştır (Smith, 2006; Divrengi ve Aktan, 2010).
Kimlikli Bebekler farklı bir tanımlamaya göre de aslında çocukların kendi hayatlarında neler olduğu hakkında hikayeler paylaşan ve onları ziyaret eden küçük arkadaşlarıdır (bakınız fotoğraf 2). Bu hikayeler çocuklara zor ve olası problem durumlarını sunmaktadır. Bebekler çocuklara kritik ve esnek düşünme becerisi fırsatları sunarken, onları problem çözme, empati ve adalet duygusu geliştirmeleri konusunda teşvik etmektedir (Brown, 2001).
Kimlikli Bebekler Yaklaşımı ön yargıyı, insan hakları konularını, kimliği ve değerleri, hikaye ve diyaloglar aracılığıyla farklılıkları işaret eden yetişkinler ve çocuklar için ön yargı karşıtı bir aktif öğrenme yaklaşımıdır. Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’nın yaratıcısı olan Kay Taus bebekleri “Bebekler farklıdır çünkü onlar sınıfımızda olan çocuklar gibi benzer bireysel kimliklere sahiptirler. Onların bir aileleri vardır, belirli bir yerde yaşarlar; evde yada bir apartman dairesinde, arkadaşları vardır ve bu özel durumlar asla değişmez” şeklinde ifade etmiştir (Taus, 1987 akt.Brown, 2001).
Kimlikli Bebekler ve hikayeleri, küçük çocukların, çok erken yaşlardan itibaren karşılaştıkları ön yargılarla ve ayrımcılıkla mücadele etmelerinde son derece güçlü bir araç olarak kullanılabilir. Rahatlatıcı, sıcak ve destekleyici bir hikaye dinleme ortamında çocuklara, ön yargı ve ayrımcılık konularında neler düşündüklerini ve hissettiklerini sorma şansı elde edilebilir. Hikayeler çocuklarla iletişim kurmak için son derece işlevsel araçlardır. Çünkü hikayelerin çocuklar için sihirli birer yanları vardır. Tarih boyunca aileler, büyükanneler, büyükbabalar, nesillerden nesillere kültürel geçmişin taşınabilmesi adına hikayeleri kullanmışlardır. Ayrıca hikayeler, erken çocukluk döneminde çocuklara kazandırılmasının planlandığı özellikle de kişisel, sosyal ve duygusal yönden gelişimsel hedeflerin planlanmasında ve çocuklara uygulanmasında, ideal bir yol sağlar (Brown, 1998; Divrengi ve Aktan, 2010).
Smith’e (2009) göre Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’nın gücü, bebeklerin kendilerinde yatmaktadır. Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’nda ilk aşama bebek ve çocuklar arasında ilişkinin kurulmasıdır. Bu bebekle çocuklar arasındaki benzerlik ve farklılıkları araştıran diyalogların yanı sıra çocukların bebek hakkındaki duyguları ve düşünceleri ile de geliştirilebilir. Öncelikle çocuklar, kendileri ile bebekler arasında, bebeğin deneyimleri ile ilgili eşitliğin anlatıldığı konular ve temalarla hikayeler sayesinde ilişkiler bulmalıdır. Bu hikayeler sınıf gerçekleri ya da toplum içinde yaşanan daha geniş konularla ilgili olabilir. Bu açık-uçlu, interaktif, problem çözme oturumları, çocukların duygularını ifade etmeleri, bebeğin problemi hakkında düşünmeleri, empati kurmaları, problem çözmeleri ve farklılık ve adaletsizlik etrafında eylemci bir tutum geliştirmelerine olanak sağlar.
Kimlikli Bebekler Yaklaşımı, okul öncesi öğretmenleri, rehber öğretmenler, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar tarafından da farklı ortamlarda ve farklı amaçlarla da kullanılabileceği gibi ortaöğretim kurumları da dahil olmak üzere farklı yaş gruplarında da kullanılabilir. Brown (2008)’ın aktardığına göre bir ortaokul’da görev yapan rehber öğretmen tarafından Kimlikli Bebekler Yaklaşımı 14 yaş grubunda kullanılmıştır. 6 kişiden oluşan küçük bir grupla yapılan bu çalışmada gençler bebeğin karakterini oluşturmuş ve onların hayatlarında karşılaştıkları problemleri temele almışlardır. Gençler, problem çözme ve destek sağlamada kişisel yaşantılarını bir kenara bırakarak, empati kurarak gerçek fikirlerini paylaşmışlar. Bebekler sayesinde öğretmen mahremiyet, bağımlılık ve cinsel farkındalık konusundaki sorunlara çözüm getirebilmiştir.
Kimlikli Bebekler Yaklaşımı çocukların, kendi hayatlarında neler olduğu hakkında hikayeler paylaşan ve onları ziyaret eden küçük arkadaşlarıdır. Bu hikayeler çocuklara, zor ve olası problem durumlarını tanıtarak, kritik ve esnek düşünme becerisi geliştirmeleri için fırsatlar sunmakta; çocukları problem çözme, empati ve adalet duygusu geliştirmeleri konusunda teşvik etmektedir.
Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’nın teorik alt yapısı, Vygotsky ve Bruner’in teorilerine dayanmaktadır. Vygotsky, çocukların çevreleriyle aktif bir şekilde meşgul olduklarında öğrenmelerinin ve gelişimlerinin maksimum düzeye çıktığını vurgular. Çocukların çevreleri hakkındaki bilgiyi yapılandırma kapasitesine sahip olduğunu söyleyen Vygotsky, bilginin yetişkinlerle ve diğer çocuklarla diyalog ve iletişim sayesinde çoğaldığını savunur (Bodrova ve ark., 2010).
Kimlikli Bebekler Yaklaşımı içerisinde yer alan hikaye anlatma oturumlarında uygulayıcılar kolaylaştırıcı olarak hareket ederken, bir taraftan da çocukların bilgi tabanlarını genişletmek için onları duygularını ve hislerini ifade etmeye teşvik ederler. Bu interaktif iş birlikçi oturumlar süresince çocuklar, eleştirel düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirirler (Brown, 2001).
Vygotsky gibi Bruner’de bilişsel performansın çocuklara fırsatlar vererek artacağını, hayali durumlardaki düşünmenin yaratıcı ve orijinal yollarla gelişeceğine inanmaktadır. Vygotsky’nin fikirlerinin üzerine Bruner (1975), çocukların bir sonraki adımına yardımcı olacak destek ve rehberi tanımlamak amacıyla “yapı iskelesi” (scaffolding) kavramını ortaya atmıştır. Bu kavram, açık-uçlu sorular sormayı, model olmayı, çocukların farklı yaklaşımları ve deneyimleri denemelerine teşvik edecek süreçleri içerir.
Çocuklar belirli bir yetenek, anlayış ya da eğilimde bilişsel yeterliliğe ulaştıklarında ve sosyal bağlamda bilişsel yeterlilikler geliştirildiğinde bunlar içselleştirilir; yetişkin rehberliği ve desteğine daha fazla ihtiyaç duyulmaz. Kimlikli Bebekler hikaye anlatma oturumları boyunca uygulayıcıların rolü, “desteği”, benzer ve anlamlı bir bağlamda sunmak; soru sorarak, teşvik ederek, doğrulayarak ve model alarak çocukların anlama düzeylerini artırmak; önceden bildikleri üzerine inşa ederek ve onların düşüncelerini tanımlayarak, açıklayarak ve doğrulayarak daha büyük yeterlilikler kazanmalarını sağlamaktır. Farklı ve doğru olmayan görüşler açıklansa bile grup içerisinde iletişim pozitif öğrenmeye neden olabilir (Brown, 2001).
Dil, öğrenme ve anlamanın gelişiminde esas bir rol oynar. Yetişkinlerin bilgiyi ve sosyal değerleri çocuklara aktardıkları dil bir sosyal iletişim yoludur. Vygotsky (1978) ve Bruner (1983) dili, iletişimi ve eğitimi entelektüel ve kişisel gelişimin kalbine yerleştirirler. Vygotsky yetişkinlere, onların düşüncelerini tanımlayan, açıklayan ve doğrulayan dili kullanmaları için çocukları teşvik etmelerini önerir, çünkü daha ileri bilişsel süreçler diğerleriyle iletişim ve diyalog yoluyla gelişir. Eğer düşünce ve dil arasındaki bu yakın ilişki kabul edilirse, çocukların bilişsel ve linguistik yeterliliklerini genişletmede özellikle etkili olduğu için desteklemeye devam edilir. Kimlikli Bebekler hikaye anlatma oturumlarına katılma ve çocukları geniş ölçüde yaratıcı aktivitelere katma, onların, entelektüel olarak gelişebilecekleri durumları sağlar.
Küçük çocukların farklılıklarla tanışmalarında ve onlarla yaşamlarını zenginleştirmelerine yardımcı olabilecek bir uygulama olan Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’nın (Persona Dolls Approach) yaratıcısı, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde okul öncesi öğretmenliği yapan Kay Taus’tur.
1980’li yılların başında, siyah ve diğer azınlık gruplara mensup ailelerin çocuklarının hayatlarını yansıtmak için çok az materyal ve kaynak mevcuttu. Kay Taus, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya şehrinde bir okul öncesi eğitim kurumunda öğretmenlik yapıyordu. Bu okuldaki çocukların bir kısmı farklı etnik gruplardan geliyordu. Sınıfındaki uygulamalarda eğitsel materyal ihtiyacını gidermeye karar veren Kay Taus, öncelikle kartondan bebekler yaptı. Bu bebekler grubundaki çocukların ten renklerini ve fiziksel özelliklerini betimler nitelikteydi. Bebeklere göre elbiseler hazırladı; her bebeğe birer kimlik kazandırdı. Daha sonra kartondan yaptığı bebekler yerine bezden bebekler diken Taus, kimlik verdiği bebeklerin kendisine anlattığı hikayeleri çocuklara aktarmaya başladı. Böylelikle Kimlikli Bebekler Yaklaşımı’nın temelleri atılmış oldu (Divrengi ve Aktan, 2010)